Gözlerindeki nemle bakardı annesi ona, oldum
olası göz yaşları hep hazırda beklerdi. Erdemin ilk gördüğü gözler buğuluydu
hep. Şimdi de değişen pek bir şey olmamıştı. Lakin anlıyordu artık, sıra ona
gelmişti. Onun hikayesi oynanacaktı. Kimseyi diyordu, kimseyi dahil etmemeliyim
kendi karanlığıma. Hiç kimsenin gözleri dolmamalı benim hikayemin içinde. Ya
gerçekten kopmalıyım bu karanlığın takibinden, yalandan da olsa durmadan gülmeli
ve güldürmeli ya da kaybolmalıyım. Tek başınalığıma kimseyi ortak etmemeliyim. Henüz
bir tercih yapmak için çok erkendi. Kendini alamazdı Cananın tutkusundan daha.
Karanlıkla hesabını bir süre daha ertelemeye karar verdi. Umarsız uykuların
kucağına bıraktı kendini. Bir Melekle bir Canan tutmaktaydı nöbetini. İçindeki
kaçak kuyusunu rüyalarına saklama zamanındaydı.
Melek oğluna usul usul doğumundan,
çocukluğundan sonra babasından söz ediyordu. Erdem ise öğle üstleri onun
anlattıklarını not ediyordu defterine. Birikiyordu yavaşça, farkında olmadan
Hikmet doluyordu içine. İşine geri dönmüştü artık. Bürosunda akşamların
Hikmetli yankısı kulağında, davaların küçük ayrıntılarıyla uğraşır olmuştu. Kavgaların
düğümünü çözerken ne kadarda çok sokuluyordu bilinmezlğin karanlık sureti
yamacına. Bu halin adının Hikmet olduğunu ise annesinin yalnız ikliminden
soluyordu durmadan. Hikmet büyütüyordu oğlunu artık. Hakikatin adil iklimine
yaklaşıyordu Erdem usul usul.. Zaman en iyi bağ olmuştu ikisi arasında.Melek
ise bu bağı dokuyan en iyi ulak. Zamanları bağlayan en usta bağcı.