17 Mayıs 2015 Pazar

Hikmet ve Melek-6

 Bir gün son olacak. Bak melek bundan eminim işte. Biz aslında sonumuza doğru durmadan adım atan adamlarız. Tamam diyeceksin, bundan daha doğal ne var Hikmet, ne var biliyor musun, bu durumu bilmek var. Her sabah sona doğru uyanıyoruz ve devamında eylediklerimizin hepsi sona doğru. Ne ümitsizce bir yolculuk bu böyle. Uyanmasak halbuki hep yatsak seninle aynı yatakta ne hoş olurdu. O da bir son değil mi? Hiç uyanmamak ölmek değimli? Bazen bundan şüphe duyuyorum Melek, binlerce insan görüyorum ayakta uyuyan hatta hiç uyanmayan. Meğer onlarda yaşıyorlarmış, öyle diyorlar kendi aralarında. Öyleyse ölmek ne demek, Melek. Sen susarsın yine mağrur bakışlarını yere döküp. Aslında bilirim, biz yaşadık mı? Hikmet, demek istediğini. Ama sen kıyamazsın bana. Sitem edemezsin daha henüz dökmüşken eteğimizdeki taşları, sırtımıza yığmazsın yeniden. Bilirim inceliklerini senin. Ama kalbin farklı acıyor değil mi Melek. Benimkinden biliyorum. Ölmedik öyleyse kuzum, ölmedik hala biz. Gün gelir belki oda olur ama hala acıyor içimiz. Bir yara bin gül dağlarmış, doğuştan yanmışız be gülüm, bak hala tütüyor dumanımız.
 Hep kırıktı zaten kanadımız. Doğduğumuz günden beri belki de kim bilir. Ve hep pembeydi gece.yalnız biz karanlık. Yokluğun ve yoksunluğun insanlarıydık biz. Genlerimize işlemiş bir hastalığın son ve en ağır sancıları vuruyordu ömrümüze. Bilmezdik biz hiçbir şeyi. Öylesine yaşardık işte. Öyküsü olmayan çocuklardık. Mirası olmayan ve sonra adı, sanı, şanı yokluk öykülerinde toparlanmış yumakların çözülmeyen düğümleri, biz kimdik Melek. Kızma hemen bana, yeter artık der gibi bakma. O bildiğin normal insanlar gibi değiliz diye, hani her şeyleri tam görünen, tüm hesapları  tutan insanlardan neyimiz eksik der gibi bakma bana öyle. İçim deliniyor. Bir tek senin gözlerinin yas tutan özlemleri deliyor içimi Melek. Bilemezsin bunun nasıl bir keder olduğunu. Bir ömrün çiğliğinden fazlasıydı bizimkisi. Bak bundan eminim işte. Beklide bütün kaçakların toplandığı bir ülkenin çocuklarıyızdır. Bundan tam emin değilim ama, büyük çoğunluğunun özellikle yoksulluğundan ötürü böyle olduğunu düşünüyorum. O büyük savaşların talan ettiği ailelerin savrula savrula tutunduğu bir dal bizim dedemizin hayatına ve sonra bize uzanan bir döngünün sıfırıydı. Yıkımların ardından gelen başlangıçlar da o tarihin izlerini taşımıyorlar mı dersin. Yıkılışın ve sonra yeniden ayağa kalkışın adımlarının ürkek ve anlamlı bakışları ne kadar uzağında Melek, hiç düşündün mü? Boş verdin değil mi, herkes gibi…bu günün düşüşleriyle uğraşıyorsun sende. Boş ver Melek, en iyisi bu. Sen taze acılarına dal ve onların damağında bıraktığı, ballın tadın çıkar. Şairin dediği gibi “ acıyı bal eyle”. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ay Masalları

  Ay Masalları,   I.Zaman: Yeni Ay   Kuzgun,   Asırlardır sallanan bir koltukta, küçük kara bir kuş düşü tutuluyordu. Birike bir...