1 Mayıs 2015 Cuma

Bir Sersem Hikaye

 Bir sıfat yada isim ancak bir asra yetecek olsa, bizim nadide şahsiyetlerimiz bir asır yaşamamışlar demek olur. Öylemiş de. Bizimkiler iki asırı birden yaşamışlar. Çocuklukları ortalarda bir yerde  orta üstü zamanlarıysa yenilenmiş bir çağa aitmiş. Bir adam yaşadığı çağda olmak isteyen önce Mümtaz sonra Hikmet, bir kadın çocuk iken de kocadığında da Melek. Başka bir şansı olmamış ki. Mümtaz’ın Hikmet olma hakkı var iken bir zavallı Melek yedisinde neyse yetmişinde de oymuş.Melek Mümtaz ile çıkmış yola, Mümtaz olmuş Hikmet, Melek yine Melek olarak kalmaya yazgılı.  Bir kadının ezberini bozmaya hangi asrın sonuyla başı arasında kalmış olan bir iki arada bir derede zaman yetebilir ki. Bir kadın tüm hikayelerin ötesinde fazlasıyla annesi ve belki de annanesi... zamanların tüm yükü sırtında kabullenmiş tüm yaşanacak olanların zaruri yanlarına. Avutmaya ve avutulmaya programlı ben Melek sen canım, ciğerim, ilk göz ağrım, mümtazım şimdinin hikmeti, aynı ikisi de aynı siluette. Hiç bir fark yok. İkisi de sevdiğime bir örnek. Kaybettiğim ve bulduğum aynı siluette isimleri farklı aynı? İnsan ne olur?

    Ayazın ortasında bir yazık. Yazık ki ne yazık. İki arada bir derede iki sevdalı yürek, bir sevda. Tüm vazgeçilmişlerin karşısında çaresiz bir katlanış ezberi. Bırakalım da hikaye devem etsin. Sürelim yazgının izindeki izleri. Neler olup bitmiş, bize ne ? Kişioğlunun içindeki hikayenin yankısı asıl merak edilen. Sözcüklerin ritmi uyumsuz . uyumsuzun içinde bir yol gidilmekte. Sonu bilen yok. Son ancak yaşandıktan sonra bilinecek. Ah bıraksa  bizi bu yazgının ezber bozan sorgusu. Hafiflesek, uçsak hep beraber. Dünya ve biz tüm öğretilerin dışında bir soluk olarak üflensek nefeslerin her bir alınışına. Ne olur ...ne olur..  Delilik bu diyordu adam biliyorum delilik. O zaman  güzel kadınım Meleğim inan benim delirdiğime, inan ki bunca yorgunluğunun adı konsun. Mümtazın deliliği Hikmet. Ben senin yolunun üstündeki adam ve bir adım ermişin son kertesindeki  duruşu hikmet . işte senin dönen kocan Hiikmet Mümtaz kimdir bilmem ben .ben Hikmet Memnun oldum Melek , karım, ilk ve son göz ağrım, artık uyuyalım . yorgunluk bedenlerimizde ki son ağrı. Uyuyalım hiç uyanmamacasına ve bitsin bu saçma hikayenin anlamsız yorumu . Tarih  için de birilerine kalsın olmaz mı?
   Hangi sevda iki arada bir derede kalmış değildir ki? Hangi sevda kendi gönlünce yaşanıp gidebilir ki? Çatışmaların dışında yaşanmış bir sevda var mıdır? Olsa adı sevda mıdır? Yoksa bu kurgu böylesi bir isyanın çocuğumudur? Her bir sevda hikayesi bir isyan bayrağıyla mı renklenmektedir? Kim bilir? Belki aşıklar bilir ve yanıtlar bu soruyu bir aşığa sormak lazım. Yolun başında Adem ile Havvanın hikayesi, yolun her bir kişioğlu için başında aynı nağmenin acısından bir kırıntı. Ve yolların üzerinde hep aynı hüzün. Yürekleri dağlayacak kanatacak olan aynı nağmelerin tınısı. Bir ezberin içinde yeni olduğunu zanneden insan. Kişioğlunun bin bir isminde aynı hikaye. İstinasız her bir insanın yüreğinin kanayan tek yarası. Kavuşulamayan her neyse. Yada bir kaybediş öyküsü.. işte böyle çağsız, yer ve zamansız bir öykünün kahramanları olan aşıklar sağmakta acının her bir tonunu. Gitmekle kalmak arasında atılamamış olan adımlar doldurmakta tüm yolları. tüm doğa ve anlaşılması gereken her bir var olan bu karmaşanın içinde bir yol bulmakta. En derininden yaranın için de tek bir saltanat yatmakta. adı kısaca aşk. sonu yok. aşk yok.ve tüm ezberler ağlamaklı. bin yıllık türkülerin eşliğinde benzer hikayeler hep benzer göz yaşlarını dökmekte. ve çocuklar doğmakta aynı sersem hikayeyi yaşayacak ve yaşatacak olan. bu anlamsız hikayenin kahramanları yazgılarını kurgulayanın küçük bir hatasıyla değişivermiş. şu satırlardan sonra öykü hikmet ile meleğin hikayesidir. işte bu kadar. bir itirazı olan varsa. çekip gitsin!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ay Masalları

  Ay Masalları,   I.Zaman: Yeni Ay   Kuzgun,   Asırlardır sallanan bir koltukta, küçük kara bir kuş düşü tutuluyordu. Birike bir...