12 Mayıs 2015 Salı

Eteklerindeki Taşlar-Melek

Tüm hesapların görülme zamanındaydılar şimdi. Sırayla Hikmet ve Melek eteklerindeki taşları dökeceklerdi, bir bir. Boşalacaktı içleri, hafifleyeceklerdi kuş gibi işte sonra kuş gibi uçacaklardı. Her bir Adem oğlunun benzer hikayeleri gibi, akıyordu hayat , işte hepsi bu. Ancak hikayenin mızıkçı adamının adıydı Hikmet. Ölünceye kadar devam edecekti mızkçılığa.

Melek’in eteğindeki taşlar:
Dünyayı gözlerinin içinde barındıran adam değilmiydi benim yarim, soluğuma bir ad vermiş olan adam değilmiydi varlıkların sonsuz servetinin sahibi. Niye terkediş hikayerleriyle doldu hayatımız anlamadım ki. Oğulun açtığı en sıcak yaranın adı neden terkediş oldu. Saramadıkmı yavrumuzu yeterince, kokumuzu dolduramadık mı ciğerlerine, yıllar öncesindeki yaraya benzer bir sızı kanıyor yeniden, Niye..Biz hayatın yalnız çocuklarının kanayan bir yarası olmak zorunda mı hep...Biz ne zaman çoğalıcağız Hikmet. Düğünümüz bayramımız olmayacak mı hiç bizim. yoksa adımız bir yaramı? adımız yüzünden mi bunca keder? Melek deniş anam bana, tertemiz bebek yüzümde bir melek görmüş ve Melek demiş bana. Kaderimi görmüş yüzümde sanki. Melekler ağlarmış bu çağlarda. Ağladıkça diğer kişioğulları azarmış. Melekler ağalrmış ve dünya aldırmadan dönermiş kendi bildiğince. Gözümden akan yaşlardan salıncakların altında göller oluşmuş. Hiç kurumayan göller. Melek ağlamış ve salıncaktaki o küçük hep sallanmış. Bu önüne geçilemeyen yazgının içinde kıvranmanın ne anlamı var diye düşünüyorum, bazen. Evet Hikmet gerçekten birlikte yandık, yandıkta kavrulduk. sönmiyecekmi bu yangın artık.
Suların en soğuk yerlerinden birikmiş yağmur damlaları akıyor üstüme. üşüyorum Hikmet , hemde  çok üşüyorum. Aklım oyun oynuyor bana, işte öyle geliyor, sanki Erdem gitmiş ve sen doğmuşsun gibi. bilemiyorum, uykuyla uyanıklık arasında bir yerlerden akıp gidiyormış gibi hayat. bir bakmışım bir oğul Erdem ve sen yokmuşşsun sanki ve bir bakmışım meğerse sen hep  yanımdaymışsın ama oğul bir kuş misali kanatlanmış ve uçmuş...
İki arada bir derede kalmış gibi bir hal doğduğumdan beri peşimde, hiç bırakmıyor beni. Ben ve annem, annem ve işim, sen ve tüm dünya en sonunda da oğulum ve sen, sevdiğim ve hep beklediğim Mümtaz gitti yerine gelen bir Hikmet bir adamın iki yarısını ayrı ayrı yaşamak kolay değil bunlar. Rüya da görsen hayra yorulmayacak bir hayat ancak gözlerin hep durdurdu beni, gözlerinin kara kuyusunda her bir an yeniden boğuluyorum, hiç durmadan düşmek kuyuya durmadan düşmek işte benim kaderimin karanlık yazgısının adı senin gözlerinmiş Hikmet. Düştüm Mümtazın gözlerine yüzüyorum Hikmetin derinlerinde. Hiç bir şey anlamadım. Erdem, oğul göğsümden uçan kuş ve ben yine düşmeye devam ediyorum. Ah Sevgili yandık işte beraberce yandık. Fazlası yok bu işin en şanslı olanlar ancak bizim gibi yanarmış madem yandık işte,kavrulduk. Kısma gözlerini öyle kapatma kuyularını ben başka bir yaşam süremem bu saatten sonra. senin gözlerin benim sularım, kapama kuyularını biraz daha düşeyim. Düşmek yaşamak demek, kapama kuyularını bana ölmek için erken daha....



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ay Masalları

  Ay Masalları,   I.Zaman: Yeni Ay   Kuzgun,   Asırlardır sallanan bir koltukta, küçük kara bir kuş düşü tutuluyordu. Birike bir...