11 Mayıs 2015 Pazartesi

Hikmet ve Melek-5

 Erdem yavaşça kaçırıldı annesinin göğsündeki buram buram şefkat kokusunun içinden. Ağır ağır büyüdü. Büyüdükçe masumiyetinden kaçtı. Bir kaçağın oğlunun ilk kaçış deneyiminin adı mantık idi. kaya gibi sert ve acımasız. Bildiğiniz duvarın adı işte, mantık. Bakın bu bizim anlayacağımız bir hikaye değil işte. Vardır sağda, solda ve her bir tarafta böylesi mantıklı hayat öyküleri. Bizi bulaştırmayın rica ediyorum böylesine mantığı kurcalama işlerine. Sizi bilmem ama bu  beni aşar. Belki Hikmet biliyordu böyle olacağını kim bilir. Belki asıl bu yüzden ördü duvarlarını daha sağlam oğluna ve tüm dünyaya karşı. Her bir var oluş bir ötekinin reddiyle başlar ve anlam kazanır ezberi üzerine kendini kaçırdı ötekilerden, kim bilir? Belki Hikmet kendi ezberi gibi biliyordu oğlunun önce kendi karşısında bir duvar öreceğini ve bu duvarında olsa olsa Mantık duvarı olacağını. Bu yüzden silinmişti canlarının gözlerindeki perdeden. Bir fotoğraf karesi solukluğunda olmak istemişti oğlunun ezberinde, kendini korumak için yahut Erdem’i özgür bırakabilmek için.
Erdem anasının kanatları altından sıyrıldığı zaman yeniden canlanacaktı Hikmet. Sevdasının sürgünlerini yeniden yaşamaya başlayabilecekti. Fotoğraf karesinin içindeki soluk yüz renklenecek ve yine hep özlediği gibi, sevdiği gibi yine nazlı dilberiyle koklaşacaktı bahar gibi. Bir kuş uçmuştu yuvadan. Kanatları çırpılmıştı hayata ve geride kalanların içinde hep varolan yaradan bir damla daha kan akmıştı. Acımıştı yaraları, yeniden deşilmişti yara hepten boğulmuşlardı yeni bir hüzün denizinde. Bu sefer kendi sonbaharlarında iki eş başlamışlardı ıslık çalmaya. Tüm yaşadıklarına. Hüzün adına hayatlarına giren her ne kadar keder yüklü bulut varsa, hepsine birden usul usul ıslık çalmışlardı. Rahatlamışlardı yavaşça, kendi kanatlarının yaralarını sarmışlardı. Sonsuzluğa yapılan tüm yolculukların son dönemecindeki vakur bir hazırlığın içindeydiler. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ay Masalları

  Ay Masalları,   I.Zaman: Yeni Ay   Kuzgun,   Asırlardır sallanan bir koltukta, küçük kara bir kuş düşü tutuluyordu. Birike bir...