7 Mayıs 2015 Perşembe

Himet Ve Melek-3

 Orta çağlarının ılıman iklimlerinin baharlarındaydılar bir zamandır. Ne zamandır bilinmez. Zaman algılarımızın sınırlarını zorlayarak akan nehir. Geçiyor işte hepsi bu!
Hikmet en son kahvehanede Melek ise bir genç kızın umutlarını oyalamaktaydı. Kendi umutlarının bir adı olmayan kadın, her neyse yaşıyordu işte henüz canı çıkmamış üstüne bir de canının cananı olan bir kadın. Ahh Hikmet ne demeli sana, hangi erdemlerin ışığı altında yıkandın isen ona göre akıtacaksın ömrünü ama sevdan, kadının o yani yüreğin ve gözlerinin ışığı olanı nasıl sevebileceksin Meleği? Onun tüm kederli tebessümleri arasında hangi sevda ağacının meyveleri bitecek.
Hikmet o gün eve döndüğünde Melek ilk defa onu sarılarak karşıladı. belliydi bu gecenin farklı gelişi kapıdaki karşılamadan. İnsan anlar bunu işte . Hikmet hayli hayli anlamıştı zaten. Bu gün Erdem’in tohumlarının atılacağı gece yaşanacaktı. Başka ne olabilirdi ki. İşte çocuğun adı daha kapıdan babasının karşılanışından belliydi. Böylesine bir bekleyiş ve böylesine bir kopuşun kavuşmasından olan çocuğun adı ancak ve ancak Erdem olabilirdi.Tüm yoklukların ve yoksullukların arasında doğacak olan büyük umudun adıydı Erdem. Sadece bir oğul değildi o. Hikmetin ve Meleğin yenilenecek olan oyunlarının kurgusunda ki en önemli olacak olan parça. İşte gerçeğin en dibi ve adı Erdem. Hayatın devamının en önemli parçalarından birinin adıydı oğul. işte onların yenileneceği takvimin en son mevsimiydi. Tüm Kaçak hikayelerinin umutlarının yeşertileceği diplerden izleri taşıyacak olan oğulun tohumların atılacağı geceydi o gece. Erdem doğacaktı sonuçta. şakası yoktu bu işin. Bu geceninin aylarca sonrasında Erdem büyütülecekti. İşte o kadar!!!!!! 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ay Masalları

  Ay Masalları,   I.Zaman: Yeni Ay   Kuzgun,   Asırlardır sallanan bir koltukta, küçük kara bir kuş düşü tutuluyordu. Birike bir...