25 Mayıs 2015 Pazartesi

Perde

    Sabahları beraber kahvaltı yaptık annemle. Özlemişim onun çayının dumanını. Bazı günlerde simit aldım kahvaltı için. İlk zamanlar hiç konuşmuyordu. Kahvaltıdan sonra bulaşıkları yıkayıp kahve yapıyordu. Karşılıklı susarak içiyorduk. Bir zaman böyle devam ettik. Bir gün benim için her hangi bir gün olan bir günde, “nasılsın oğlum”, dedi, bana. Yılların özlemiyle doluydu bakışları. Hep yalnızım, anne, diyebilmeyi isterdim ama iyiyim, dedim. Sen nasılsın?
-seni çok özlediğimi anladı, usulca her zamanki gibi ama bu sefer sonsuza dek ayrıldı aramızdan. Sana kavuştuğum için, iyiyim oğlum, tıpkı doğduğun gün gibi ve yine yarım yok yani hep buruk.
-iyi bir yanın da var bir köşende. Yapayalnız değilsin anne.
-biliyorum oğlum, bilmezmiyim hiç, Hikmetin işleridir bunlar hep
     Doğuştan yorgun bir adamdı babam, biliyorum seni, kendimden biliyorum. İlk soluğumdan beri acıyordu boğazım. Anamın ve benim başbaşalığımızdan beri bilmekteyim bunu. Acı bir doğumdu benimkisi en az anamın çığlığı kadar ve sonra senin Hikmet efendi kendi kulaklarında yankılanan boşluğun kadar acı bir tat, dünya ve benim yani soluğum arasındaki ilişki. Sonra dün, ölümün ve mezarının yankısı…doğduğum an kadar tanıdıktı hepsi inan. Buna şüphen olmayacaktır lakin inan diyorum lütfen inan. Bil ki yoksun artık sen, öldün artık inan…ben yeni bir nefestim senin sıcağından doğan ve seni bilmekti işim zaten. Sen öldüğün gün doğacaktın benim için. Bir oğul mirasın ve şanına yaraşır bir kaçak öyküsü yazmaya yazgılı bir adam... 

  Soğuk bir gecede doğmuştu Erdem. Buz dökülüyordu sanki gökyüzünden. Çok küçük doğmuştu. Çocukcukluğu boyunca zayıftı ve hiç bitmeyen hastalıkları arasında Melek’in sıcak soluğu sarmıştı onu. Babası karanlık bir perdenin ardında, görünmez zaten Erdem de merak etmiyordu onu. Gürültücü bir çocuk olmamıştı hiçbir zaman sakince kağıt ve kalemlerle oynar dururdu. Karanlığın içinde kalanın resimlerini çizerdi durmadan. Çizdiği tüm resimlerin en sonunda kara kalemiyle tüm kağıda bir perde çekerdi. Hafif çizilmiş gri perdenin ardında kalırdı tüm ayrıntılar. Sonra küçük şiirler yazmaya başladı, büyüdü, büyürken hep şiirler yazardı. Karanlığın hikayelerini yazdı ilk gençliğinde, daha sonra hepsini bıraktı. Evini ve annesini terk etti. Hiçbir şeyi görmedi gözü. Hastalıklı bir aşkla Canan'a bağlandı. Bir tek Erdem, evdeki karanlığa inat bir yaşam kurmuştu kendine. Ya şimdi o karanlığın ölümünden sonra ne yapacağını bilemiyordu. Onun için aslında karanlık ölmüştü. Çiğ bir aydınlanma yaşanacaktı artık. Ne yapacaktı bu durumda hiçbir fikri yoktu. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ay Masalları

  Ay Masalları,   I.Zaman: Yeni Ay   Kuzgun,   Asırlardır sallanan bir koltukta, küçük kara bir kuş düşü tutuluyordu. Birike bir...