Yatağından usulca kalkıyor, ötekini uyandırmadan sessizce mutfağa gidiyor, yine aynı itinayla kapatıyor açtığı kapıları, camı açıyor, yollar ıslak, tarifsiz bir koku doluyor burnuna, hoşuna gidiyor, derin bir nefes alıyor, genzi yanıyor hafiften, bir bardak su içiyor sonra oturuyor açık pencerenin önüne bir sigara yakıyor, yaşıyormuşum diyor, Hikmet kendine ölen ben değilmişim. Başlayan günün uyumsuz ritmiyle akıyor zaman. Hikmet yaşıyormuş peki ölen kim? Bana ne canım diye düşünüyor, içerde uyuyan bir kadın ve ben varız işte, gerisinden bana ne. Hikmet zaman neyi emrediyorsa onu yapmaya çalışan adam, bir mutluluk yolu öyküsünü ezberden sakince yaşayan adam, önce çay demliyor. Yumurta kaynatıyor, bakkaldan taze ekmek ve gazete alıp geliyor. Kadın uyanmış gözlerini ovuşturuyor. Bir sessiz günaydınla kuruluyor sofranın kenarına. çayı dolduruyor bardaklara, adam tabağına biraz peynir alıyor, kadının yumurtasını soyuyor. küçük bir tebessüm yerleşiyor kadının dudaklarına. Her ikisi de iştahla kahvaltı ediyorlar.
Kahve, bulaşıkların ardından sabah kahvesini ocağa koyuyor kadın, dudaklarında ufaktan bir yağmur sonrası gelen neşenin şarkısı var. Adamla birlikte aynı şarkının nakaratını söyleyerekten içiyorlar kahvelerini. ardından neşe içinde evden çıkıyor Hikmet. İşsizlerin toplandığı kahvehaneye gidiyor. Camın kenarındaki yerine oturuyor kimseye selam vermeden. Kadın elindeki işleri yetiştirme telaşında, bir genç kızın çeyizini oyalıyor. Olabildiğince kıvrak, bir geçimlik telaşı işte bildiğiniz gibi. Adam, neşeli bugün be; hem işsiz hem neşeli. Yeni çıkıp gelmiş ölümün kıyısından, Hikmetin masasına bir adam yanaşıyor, oturabilir miyim? diyor. Buyurun diyor ona Hikmet sakince.
Çay söylüyor adam kahveciye, elinle iki işareti yaparak. Sigarasını çıkartıyor cebinden, pakete parmağıyla vurup sıyrılan sigaralardan birisini alması için Hikmete uzatıyor. İkisi de kendi çakmaklarıyla sigaralarını yakıp gelen çaylarını karıştırıyorlar. Hepsi bu. Gerisinde hiç bir şey yok kayda değer.
İnsanların hayatını şekillendiren onlara kendine özgülük kazandıran en önemli etkenlerden biride işleridir madem, gelin bizim mümtazlıktan hikmetliğe terfi etmiş olan karakterimize de bir iş bulalım. adı gibi kendide son derece hikmetli olan bir adam ne iş yapabilir diye düşünelim öncelikle. Hikmetli bir adam olmak kolay olmaz herhalde. Okumadan ulaşabilecek bir mertebe değildir zannımca bu MÜMTAZ bir Hikmet olma işi. en azından bir fakülte bitirmiş olduğunu düşünsek, Hikmet iyi para kazanacağı bir bölüm mezunu mudur, yoksa bilgi hamallığı yapan ama hiç bir şekilde
paraya dönüşemeyen bir bölümden mi mezun olmalıdır? Adamın adı Hikmet ise ve bu adının izleğinde kemale ermiş, üstelik mümtazlıktan hikmetliğe terfi etmiş bir adam ise parayla pulla işi olmaz diye düşünebilirsiniz. Adam sende hikmet için bu kadar kafa yormaya değmez. O, olsa olsa ne iş bulsa yapar, tüm derdi para kazanmaksa adı Hikmet olan adamın bunun kırk bin çeşit yolunu bulur. Bizi ilgilendirmez nadir bulunan şahsiyetimizin işi. Zaten onu yaptığı iş şekillendiremez ki, o yaptığı işe kendi damgasını vurmayı becerir. Huyu bu ne yapsın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder