20 Nisan 2015 Pazartesi

Kayıp Zaman Notları - Masal

Gökle yer arasında adını unutan tüm karmaşık sıfatlardan azad olmuş olan adam hafızasına miras olarak yerleşmiş ezberleri bozduğu zamanlarda yürüdüğü yol bembeyaz sayfalara dönüşür ve onun her adımı bir mürekkep lekesiyle o sayfalara akardı.Kimse bilmezdi ne yaptığını kaybolduğu zamanlarda. Aslında gizli mahzeninde kayıp zamanlarının notlarını tutardı.Böylece hem ezberlerini bozar hem de içinin zehrini akıtırdı kağıtlara.Derinlerindeki dilsiz dünyasında yaşamanın bildiği tek yolu buydu.Yazdığı her satır onun için yaşama tutunabileceği bir dal demekti.Dünya üzerindeki küçük sayılabilecek bir kentin yoksul çocuklarından biriydi.Küçük yaşlarda çamurlu köy yollarından bata çıka umutların büyütüldüğü bir kente göç etmişti,ailesi.Arka sokakların sessiz kaldırımlarından kentin ışıltılı dünyasını seyrederek büyütmüştü kendini.Annesinin masallarındaki neşeli insanlar göçlerinin öncesindeki kişilerdi. Sanki bu kent onların hayatlarına umutlar vermişti sadece,başka hiç bir şey değil.Onun seyreylediği ışıltılı kent alemi zamanla kabuslarına dönüşmüştü. O büyümüştü,okullara gitmişti bir ümitle.Bir ümit ancak fazlasıyla aşağılanma ile;Çocuktu,gençti kimsenin bilmediği bir yerlerde pıt pıt atan bir yüreği vardı ve onu kabul etmeyen kocaman bir dünya.Onunsa tüm dünyayı içine sığdırabileceği küçücük bir yüreği.Sevdikçe ondan kaçanlar ve gittikçe uzayan yollar...Ağırlaşan kanının akışı ve sonsuz teslimiyet,tüm olmuşlara ve olacaklara karşı.Dinlediği tüm masallardaki,hikayelerdeki kaybeden kişiydi o,romanlardaki ana karakterin karşısında silinmeye yüz tutmuş kötü ve en silik özellikti,sinemaların kaybetmeye yazgılı son rol oyuncusuydu.Teslim olmuştu kadere ve hayat onu kendiliğinden büyütmüştü.Evde onu bekleyen adı karı olan biri vardı ve o,bir hastanenin kokmuş koridorlarını kirli sularla  paspaslayarak ona ve kendine bakıyordu.Şehrin ışıltıları arasından çıkıp gelen hasta insanları koridorların parlayan kısımlarına basarak ve hızla onun yanından geçip gidiyorlardı.İşte o böylesine yoktu.Öylesine vardı ki beyaz kağıtlara akıttığı mürekkep lekeleriyle birlikte.Aynı annesinin masallarındaki şen kahkahaların yükseldiği semaların altındaki Konukevi gibi.Bir konup bir göçen,hep giden,hiç geri dönmeyen kişilerin,bir varmış- bir yokmuş izleklerinde;o yokken içinde kendi vardı-ve varken sadece bir hayal.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ay Masalları

  Ay Masalları,   I.Zaman: Yeni Ay   Kuzgun,   Asırlardır sallanan bir koltukta, küçük kara bir kuş düşü tutuluyordu. Birike bir...