Eli ayağı tutmaz olmuş, üzerine ölü toprakları serpilmişti sanki. Bir kaç yaşlı kadın yanına geldilerdi de koluna girip yakında ki banka oturtmuşlardı onu. Eline yüzüne su vurmuşlardı. Bir sigara yerleştirmişlerdi dudağının kenarına. Sigaranın dumanı burnuna dolunca öksürmeye başladıydı. Gece yarısına kadar öylece oturup karanlık sulardaki ışıltılara baktıydı. Kadınlar korkmuş bırakıp gidememişlerdi. Polisi aramayı düşündüler ama ne diyeceklerdi? Kocası kaçıp kayboldu, kadın karanlık sulara bakıyor yetişin! Deseler ,olmazdı ki. Hani kadın atlamış olsa o zaman arayabilirlerdi ancak. Ama o zaman, kadın karanlık sularda, az önce kollarına girdikleri kadın, ölecek, Allah korusun! Bunun hesabını veremezlerdi hiç bir dünyada. Çaresiz Melek’in başında beklediler. Onun çaresizliği ümitsiz bir hal almaya başlayınca,kadınlara teşekkürler etti, omuzları düşmüş, saçları savrula savrula döndü evine. Sahilin ışıltılı konaklarının iki sokak arkasından kıvrıla kıvrıla giden yokuşun başındaki apartmanın çatısındaydı evi. Sahilin ışıltılı uzantısı içinde bıraktığı Mümtaz’ını, kocasını, ilk gözağrısını daha çocukken ezberlediği gibi, bekleyecekti. Bu güne kadar gördüğü tüm çaresiz bekleyenler gibi bekleyecekti, onu. Balkonun kenarına yaslanarak, gözlerini yoldan ayırmayacaktı. Mümtaz’ın hangi köşeden çıkıp geleceği belli olmadığından tek bir yöne dikemeyecekti bakışlarını. Birileri geçecekti gözlerinin önünden. O mu? Acaba diye heyecanlanacaktı. Sonra olmayan köşelerden Mümtaz’ın salınan bedeninin gelişi takılacak gözlerine. O gözlerinin kararan şavkı ışısın diye daha bir dikkat kesilecekti. Mümtaz, beklediği, ilk göz ağrısı yerine adım adım onun anıları gelip kurulacaktı baş köşeye. Gözlerinden yaşlar çağlayacaktı. Binlerce soru ardı arkasına gelip yerleşecekti dağarcığına. Ne yapacağını bilmeden aptal aptal bakacaktı önce. Eğer bir soru varsa ortada en azından bir cevabı da olmalıydı. Eğer binlerce soru varsa ortalıkta binlercesinin de en az bir cevabı olmalıydı.Melek çılgınca bir işe girişecekti bundan sonra. Binlerce soruya bir cevap bulma işine. Mümtaz’ın çıldırış anının yegane mirası olarak bu iş kalacaktı ona. Cevabını bulduğu her sorudan sonra başka bir sorunun cevaplanması işine girişecekti. Sorular, sorgu, sorgulamalar ve yargılar yön verecekti bundan sonra hayatlarına. Her soru karşısında bir savcı kesilecekti öncelikle. Sonra sorunun tüm öncüllerinin savunmasını yapan avukat olacaktı. Ve davayı sonuçlandıran yargıç. Yargı: ‘Tüm bu olanların tek nedeni, sebeplerin bilerek veya bilmeyerek oluşturulması veya oluşmuş olmasıdır.’ Yani Mümtaz masumdur. Zaten o, en saf, az bulunan, nadir şahsiyettir. Sorun onda değil onun dışındakilerdedir. Adı gibi mümtaz şahsiyetiyle gözlerine hapsettiği her şeydedir. Sonuç olarak her şey ki bu şeylerin içine kişilerde dahildir, Mümtaz olmaya layık değildir. Ama Mümtaz bakar, onun gözlerine takılan her şey, kişilerde dahil Mümtaz olur çıkar. O nasıl seçebilirdi ki sadece bakılmaya layık olanlara bakmayı. Bu insanın elinde olan bir şey midir? Göreceklerini seçmek yani, öyleyse bu çıldırış olağandı. Melek sadece o sevgilinin geleceği ufka dikili gözleriyle beklemeliydi. Mümtaz gelmeli ve onun içindeki kirleri teker teker temizlemeliydiler birlikte. Mümtaz’ın gözlerinin içine girip mümtaz olmaya çalışan her mikrobu ait olduğu yere göndermeliydiler ki Mümtaz- mümtaz bir şahsiyet olarak kalabilsindi.
17 Nisan 2015 Cuma
7- Melek Kaçak'ın Ardından
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Ay Masalları
Ay Masalları, I.Zaman: Yeni Ay Kuzgun, Asırlardır sallanan bir koltukta, küçük kara bir kuş düşü tutuluyordu. Birike bir...
-
Ay Masalları, I.Zaman: Yeni Ay Kuzgun, Asırlardır sallanan bir koltukta, küçük kara bir kuş düşü tutuluyordu. Birike bir...
-
Mümtaz’ın kriz anından sonra Melek uzunca bir süre bakakalmıştı. Bir adım dahi olsa atamayacaktı ileriye doğru. Mümtaz’ın peşind...
İncelikle işlenmiş bir hikaye. Tebrik ederim.
YanıtlaSilÇok kıymetli yorumunuz için teşekkür ederim. Yıllardır buradaydı, ilk siz yorumladınız, var olun 🤗
Sil