9 Eylül 2015 Çarşamba

Kralın Kaçışı

Kralın Firarı-4 
 Onlar av sofrasının dumanının üstüne çöktüler. Başları ay gibi parlak, ayakları yalın, kınsız, kılıçsız ve hayvan postlarına bürünmüşler oturdular kralın sofrasına. Avcılar oklarını çektiler yaylarının ucuna bu garip adamları görür görmez. Kral kaldırdı elini, durdular. Görmüyordu adamlar ölümün sivri ucunu. Oturdukları gibi sofraya afiyetle yediler kralın tabağındakileri. Omuzlarına astıkları küçük tefleri koymuşlardı yanlarına. Ölüm taşımıyorlardı üstlerinde. Bir canları birde sözleri olan ormanın diğer canlıları gibi sürmüşlerdi kaderlerini. Hayal gibi yaslandılar ormanın çalılarına. Durdu avcıların sancılı yüzlerinde suretleri. Kral dahi yaslandı bir hayale. Susturdu avcılarını. Karanlık denizinden dökülüyor akıllara büyülü sözleri.
  Derinlerin uğultusu çarpmıştı kralın yüzüne. Anlamıştı yalnızlığının ve gücünün nasıl bir geçişin bedeli olduğunu sonunda. Aniden, kılıçsız ve sadaksız sadece insan haline soyunmuş bu adamların kudreti altında ezildi kral. Bakamadı bir daha adamlarına. Elini kaldırdı, sadece. Bir daha kurun dedi sofrayı. Adamları hemen yerine getirdi isteğini. Kuruldu sofrası tekrar. Buyurun dedi kral yüzlerindeki, başlarındaki tüm tüyleri kazınmış yabancılara. Doyduk dedi onlar. Kral yine yalnız yedi bir iki lokma sonra avcılar doyurdu karnını. Kral anlamıştı bu isyanın nasıl bir kendine geçiş olduğunu. Sormadı onlara, gözlerinin parlak ışıklarını izledi bir tek. Şarkın boğucu sisleri çekildi bulutların arkasına.  Yıkandı kral, üstüne oturduğu kan ırmaklarının kokusundan, kendi sıcaklığına. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ay Masalları

  Ay Masalları,   I.Zaman: Yeni Ay   Kuzgun,   Asırlardır sallanan bir koltukta, küçük kara bir kuş düşü tutuluyordu. Birike bir...