21 Ağustos 2015 Cuma

Kralın Firarı-2

Büyüdükçe yalnızlığın sureti vururmuş kudretin aynasına. Kral olmak demek en fazla kendinden  geçiş demekmiş. İçinden bir soluk ay göçer. Perdeleri yırtarcasına parçalanır, kopar, ay da kararır. Görünmez olur önünde açılan yollar, kaybolur krallar. Bir düş çizilir gölgelerin arasına. Karanlık boğar adamları, yapayalnız bir kral altın kadehinden içer şarabını.
Gözleri ancak ayyaş bir gecenin derininde kapanır kendine. Bir çocuk bulur. Şaşkın ve düşkün. Bir sonra zamanında aramaya başlar aslını. Elinde sade bir suret, kanlı elleriyle bir çocuk başını okşamakta. Büyüdükçe sıfatları da büyüdü kralın, kalın maskelerin altında unuttu yüzünü. Özledi kendini. Yandı kral. Krallığının bedeli olarak sızlayan her yaranın ateşiyle kavruldu.
Atlarını koştular ormana doğru. Sefer zamanı gelecekti yakında. Mevsim savaşa dönüyordu yeniden. Hazırlanmak lazımdı. Hazar zamanının mahmurluğunu atmaları gerekti. Yüzyılların takviminden bir iklimin rüzgârı esiyordu. Herkes bilirdi bu zamanları. Şimdi av zamanıydı. En güzide savaşçılardı avcılar. Ölüm soluyorlardı. Burunlarında kan kokusu ve acının kara lekesi vardı. Önce ormanın seslerini duyacaktı kulakları. Keskinleşecekti gözleri, okların tiz çığlığı kopana dek takip devam edecekti. Sabırları büyüyecekti zafere dek. Sonunda şölen ateşleri yakacaktı kaderlerinin diri tanelerini. Bir düş daha onlar için kurulacaktı, avların acı haykırışlarının yankısına. Bu zengin bir yaşamın zehirli çığlığı olsa da çocuklarının ve karılarının bundan haberi olmayacaktı nasılsa. Rahatça öldürmenin tek yolu buydu belki de ya da ölmemek için öldürmenin bir yolu. Avcılar bunları düşünmezdi zaten. Düşünmeyi bile bilmezdi aslında, öldürmekten başka. Düşünmek korkak düşkünlerin işiydi. Kralın adamları için tek gerçek avın ve savaşın delici yıkımıydı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ay Masalları

  Ay Masalları,   I.Zaman: Yeni Ay   Kuzgun,   Asırlardır sallanan bir koltukta, küçük kara bir kuş düşü tutuluyordu. Birike bir...