Olmuş olanların sorumlusu değildi o.Ayrıca kimdi onu da bilmiyordu.Ortada bir ceset vardı ve onu gömmüştü sadece,o kadar.Yapılacak olanı yapmıştı.sorgusu,suali olmazdı bu durumun.Ceset gömülürdü ve o da gömdü.Bir kaçışın ardından,adresi olmayan bir kaçışın ardından geldiği,daha doğrusu sürüklendiği, adı düş olan bir bahçede sadece bir ceset karşılamıştı onu.O görevini,yani gömme işini,yerine getirip çekip gitti. Gerisin geriye kaçtığı gerçekler dünyasına döndü.Hikaye nerde başlar ve nerde sona erer.Mademki bir kaçış hikayesidir bu kaçak nereden nereye gider.Kaçısın adresi var mıdır?Olur mu?eğer olursa bu sahiden bir kaçış mıdır?Kim bilir?Elbette ben bilirim.Yani ben,hani adı Hikmet olan ben.Bir vücut,suret kaç varoluşa sahiptir acaba?Bunu da bilse bilse adı Hikmet olan bilir,herhalde.Gözlerinin içine değen tüm suretlere yeniden ve hep kendince yeniden soluk veren Hikmet.Özündeki tüm hikmetleri gözündeki nurla, içindeki sonsuz anlam deniziyle kucaklayan Hikmet,herkes de bir parçasını bıraka bıraka sonunda yok olup giden HİKMET.Uzun vadilerin iki yanındaki tepelerin bir yükselip bir alçalması gibiydi onun zamanı.Yani ya gündeydi ya dünde.Tüm zamanların hakimi olduğunu düşündüğü zamanlarda az değildi hani.Geniş zamanlarının içinde serseri ıslıklar ve adam bilmez kendini sadece vardır işte,o kadar.Fazlası ayıptır sorulmaz zaten Hikmete,sorulamaz çünkü duymaz, kulaklarında bir sağır ıslık sesi gider artık yolların en tenha kuytusuna.Zaman onundur ve hikmet zamandır sakin soluklarında bilinmez seslerde küçük bir bülbül ve ağıtların en eskilerinden biri yüreğinin en çok kanayan yerinde.Tabi ki şanlı bir GÜL.Gözlerinin ışığı şavkısın diye usul şarkılar söylüyor bülbül gülüne.İçinde terk ediş olmayan bir aşk var mıdır ki hiç.Gittiği yerlerden dönüp gelmesini bildiydi Hikmet. meleğinin,nazlı dilberinin onu aramaktan yorulmuş gözlerini gördüğünde asıl bahçesinin ve tek sığınağının küçük yuvasındaki yarinin yüreği olduğunu anladıydı.Bilerek gitmemişti ama gerçekleşen eylem buydu işte,sonuçta gitmişti.Ürkek heyecanlarıyla sevdiği onu beklemek zorunda kalmıştı. onun yaptığı eylemde buydu işte,hırpalayıcı bir bekleme süreci. Birbirlerini ilacı olduklarını anlamışlardı artık.Hikmetin beyninin onlara oynadığı bu acımasız oyun sonrasında tüm yüzleriyle,içleriyle,dışlarıyla tüm zıtlıkları ve aynılıklarıyla yüzlerine birbirlerine dönecek ve bir olacaklardı.Aynı bir elmanın iki yarısı hikayelerindeki gibi.Kavuşamayan sevda hikayelerinin aksine bir bütünlük.İki aşıkın aşkı ayrılıklardan doğmuş,tutuşmuş ve yanmışsa eğer onlarınki de bir nebze kaçış oluversindi,ne çıkar.Madem hastalık bu yada kuralsız bir oyun beraberce,hesapsızca,sorgusuz sualsiz yek vücut olup öyle giderlerdi o zaman hani uzun ve ince olan yolu.
23 Nisan 2015 Perşembe
Kaçış Denemeleri- geri dönen aynı olur mu ?
Olmuş olanların sorumlusu değildi o.Ayrıca kimdi onu da bilmiyordu.Ortada bir ceset vardı ve onu gömmüştü sadece,o kadar.Yapılacak olanı yapmıştı.sorgusu,suali olmazdı bu durumun.Ceset gömülürdü ve o da gömdü.Bir kaçışın ardından,adresi olmayan bir kaçışın ardından geldiği,daha doğrusu sürüklendiği, adı düş olan bir bahçede sadece bir ceset karşılamıştı onu.O görevini,yani gömme işini,yerine getirip çekip gitti. Gerisin geriye kaçtığı gerçekler dünyasına döndü.Hikaye nerde başlar ve nerde sona erer.Mademki bir kaçış hikayesidir bu kaçak nereden nereye gider.Kaçısın adresi var mıdır?Olur mu?eğer olursa bu sahiden bir kaçış mıdır?Kim bilir?Elbette ben bilirim.Yani ben,hani adı Hikmet olan ben.Bir vücut,suret kaç varoluşa sahiptir acaba?Bunu da bilse bilse adı Hikmet olan bilir,herhalde.Gözlerinin içine değen tüm suretlere yeniden ve hep kendince yeniden soluk veren Hikmet.Özündeki tüm hikmetleri gözündeki nurla, içindeki sonsuz anlam deniziyle kucaklayan Hikmet,herkes de bir parçasını bıraka bıraka sonunda yok olup giden HİKMET.Uzun vadilerin iki yanındaki tepelerin bir yükselip bir alçalması gibiydi onun zamanı.Yani ya gündeydi ya dünde.Tüm zamanların hakimi olduğunu düşündüğü zamanlarda az değildi hani.Geniş zamanlarının içinde serseri ıslıklar ve adam bilmez kendini sadece vardır işte,o kadar.Fazlası ayıptır sorulmaz zaten Hikmete,sorulamaz çünkü duymaz, kulaklarında bir sağır ıslık sesi gider artık yolların en tenha kuytusuna.Zaman onundur ve hikmet zamandır sakin soluklarında bilinmez seslerde küçük bir bülbül ve ağıtların en eskilerinden biri yüreğinin en çok kanayan yerinde.Tabi ki şanlı bir GÜL.Gözlerinin ışığı şavkısın diye usul şarkılar söylüyor bülbül gülüne.İçinde terk ediş olmayan bir aşk var mıdır ki hiç.Gittiği yerlerden dönüp gelmesini bildiydi Hikmet. meleğinin,nazlı dilberinin onu aramaktan yorulmuş gözlerini gördüğünde asıl bahçesinin ve tek sığınağının küçük yuvasındaki yarinin yüreği olduğunu anladıydı.Bilerek gitmemişti ama gerçekleşen eylem buydu işte,sonuçta gitmişti.Ürkek heyecanlarıyla sevdiği onu beklemek zorunda kalmıştı. onun yaptığı eylemde buydu işte,hırpalayıcı bir bekleme süreci. Birbirlerini ilacı olduklarını anlamışlardı artık.Hikmetin beyninin onlara oynadığı bu acımasız oyun sonrasında tüm yüzleriyle,içleriyle,dışlarıyla tüm zıtlıkları ve aynılıklarıyla yüzlerine birbirlerine dönecek ve bir olacaklardı.Aynı bir elmanın iki yarısı hikayelerindeki gibi.Kavuşamayan sevda hikayelerinin aksine bir bütünlük.İki aşıkın aşkı ayrılıklardan doğmuş,tutuşmuş ve yanmışsa eğer onlarınki de bir nebze kaçış oluversindi,ne çıkar.Madem hastalık bu yada kuralsız bir oyun beraberce,hesapsızca,sorgusuz sualsiz yek vücut olup öyle giderlerdi o zaman hani uzun ve ince olan yolu.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Ay Masalları
Ay Masalları, I.Zaman: Yeni Ay Kuzgun, Asırlardır sallanan bir koltukta, küçük kara bir kuş düşü tutuluyordu. Birike bir...
-
Ay Masalları, I.Zaman: Yeni Ay Kuzgun, Asırlardır sallanan bir koltukta, küçük kara bir kuş düşü tutuluyordu. Birike bir...
-
Mümtaz’ın kriz anından sonra Melek uzunca bir süre bakakalmıştı. Bir adım dahi olsa atamayacaktı ileriye doğru. Mümtaz’ın peşind...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder